Kıyasın İnce Çizgisi: Başkasına Bakarken Kendini Yitirme

İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır. Hayatını, kararlarını ve kendilik algısını büyük ölçüde çevresiyle etkileşim içinde şekillendirir. Bu etkileşimin kaçınılmaz bir boyutu da kıyaslamadır. Bir başkasının başarıları, yetenekleri, sahip oldukları ya da yaşam tarzı, bireyde değerlendirme ve karşılaştırma ihtiyacı doğurur. Ancak bu kıyaslama, sınırları dikkatle çizilmediğinde kişinin benlik algısını zedeleyen, motivasyonunu kıran ve psikolojik dengeyi bozan bir sürece dönüşebilir.

Her bireyin yaşam koşulları, geçmişi, imkanları ve hedefleri farklıdır. Dolayısıyla iki insanın bire bir kıyaslanması, yüzeysel bir adalet duygusu yaratmakla birlikte, gerçekte sağlıksız sonuçlar doğurur. Bugün sosyal medya gibi mecralar, yalnızca “başarı öykülerinin” ve “mükemmel anların” ön plana çıktığı platformlara dönüşmüş durumdadır. Kıyasın en çarpıtılmış hali burada karşımıza çıkar: Başkalarının en parlak karelerini, kendi hayatımızın tüm iniş çıkışlarıyla karşılaştırmak.

Kıyaslama, özünde nötr bir eylemdir. Yapıcı hale gelmesi için niyetin ve yöntemin doğru belirlenmesi gerekir. Bir birey, başka birinin başarısından ilham alarak kendi gelişim alanlarını fark edebilir, motivasyonunu artırabilir. Ancak bu süreç, kıyasın odağına “eksik olma” duygusunu yerleştirdiğinde zararlı hale gelir. Kişi, potansiyelini değil, yetersizliklerini görmeye başlar. Bu da hem üretkenliği hem de özsaygıyı derinden sarsar.

Kıyasın sağlıklı kalabilmesi için bazı temel ilkelere sadık kalmak gerekir: Her şeyden önce, değerlendirme süreci kendi içinde tutarlı olmalıdır. Aynı geçmişe, aynı imkanlara ve aynı başlangıç noktasına sahip olmayan bireylerin sonuçları adil şekilde karşılaştırılamaz. Ayrıca sürece değil yalnızca sonuca odaklanmak, kıyaslamayı daha da sığlaştırır. Birinin vardığı nokta değil, o noktaya ulaşmak için geçtiği yol da değerlendirmeye dahil edilmelidir.

Öte yandan, kıyaslama süreci bireyin kendi içindeki ilerlemeye odaklanacak şekilde yönlendirilmelidir. “Düne göre neredeyim?” sorusu, “Başkaları benden önde mi?” sorusundan çok daha işlevseldir. Gelişim, kişisel bir yolculuktur; ölçüsü de ancak bireyin kendi geçmişidir.

Kısaca ifade etmek gerekirse, kıyaslama ancak bilinçli yapıldığında faydalıdır. Aksi halde, bireyin kendine yabancılaşmasına, sürekli yetersizlik hissiyle yaşamasına neden olabilir. Toplumsal başarı tanımlarının birey üzerindeki baskısı düşünüldüğünde, her insanın kendi tanımını oluşturması ve kendi temposunda ilerlemesi en gerçekçi ve sürdürülebilir yol olacaktır. Başkasına bakarken, kendi aynanızı kaybetmeyin.